Türkiye ve Fransa arasında efsane bir maç yapılmıştı. Fransa son dünya kupasını alan ülkeydi. Takım maliyeti olarak Türkiye’den çok üstteydi. Buna rağmen ülke olarak büyük bir başarı gösterdik. İmkansızı başardık.

Türkiye Fransa maçı sonrası oğluma “Eğer bu başarıyı sürdüremezsek bu anlık başarıyı şans olarak isimlendiririz.” dedim. Amacım başarı konusundaki şu basit kuralı ona anlatmaktı: “Başarmak kolay başarılı kalmak zordur.” Şununda farkındayım, “başarı yolunda başarısızlıklar da olacaktır.” Burada hangisinin çok olduğu sonucu belirler.
Başarısızlık üzerinde düşünmek önemli. Bizde onu düşünelim.
Aslında İzlanda maça havaalanına başladı. Türkiye bunu göremedi yada görmedi.
Nasıl mı başladı?
Bunu psikolojinin basit kurallarıyla, eğitimle de bağlayarak anlatalım:
1. Fransa gibi dünya şampiyonu bir takımı yenmişsin. İzlanda’ya gidiyorsun. Fransayı yendiysen İzlandayı dağıtırsın düşüncesi tüm nöronlar da dolaşıyor. Bu kimi oyuncularda rehavete neden oluyor.
Eğitim Bağlamı: Üniversite hazırlık sürecinde okulda derece yapmışsın, kursta deneme sınavlarında hep zirvedesin. YKS günü geliyor. Sen zaten mükemmel olduğun için özgüven tamam. İlk soruyu yapıyorsun, bir soru daha, bir soru daha derken sonra bir soruyu yapamıyorsun, bir tane daha yapamıyorsun, bir tane daha yapamıyorsun… Aklındaki “ben kazanırım düşüncesi” değişiyor “olmayacak galiba” oluyor. Sonuç, hüsran.
2. Havaalanına büyük şok. Uzun süre bekletilmek ve aranma. Fırçalı bir provakatör. Türk medyası ayakta: “Bu küstahlığa sahada en ağır ceza verilmeli.” Spor bürokrasi isyanda. Takımdan beklenti tavanda. Omuzlarında zaten büyük yük olan futbolcuların omuzlarına yeni kayalar yükleniyor. Sonuçta bu kayaları bu genç bünyeler taşıyamıyor.
Eğitim Bağlamı: YKS konusunda ailen senden çok şey bekliyor. Hiç tanımadığın akrabaların başarı dilekleri için telefon açıyor. Bir arkadaşın da zaten senden daha iyi olduğunu söyleyip senin çok sinirlendirmişti, rekabet içinde olduğun arkadaşının yüzü hep aklında ve sınav sonrası sana neler söyleteceğinden adın gibi eminsin. Onları mutlaka geçmelisin. Öğretmenin emeğinin karşılığını bekliyor, baban çok para harçadı, annen çok meyve soydu. Aklında hep bunlar. Bu nedenle öfkelisin, en ufak şeyde ağlıyorsun. Sınav anı geliyor soruları okuyorsun okuyorsun anlamıyorsun. Aslında bildiğini hissediyorsun ama cevabı veremiyorsun. Çünkü nöronlar ekip olacağına engel oluyor birbirine. Sonuç hüsran.
3. İzlandayı futbolcular sahada oyuncuları kışkırtıyor, hakemin yanlış kararları futbolcuları kışkırtıyor. Sonuç peş peşe sarı kartlar ve kırmızıdan son anda kurtulan Burak.
Eğitim Bağlamı: YKS başladı. Yan sırada burnu akan bir çocuk. Öndeki kız zaten kalemi döndürüp duruyor. Gözetmenler birbirlerine bir şey diyorlar ve sürekli saate bakıp zaman hatırlatması yapıyorlar. Sana öyle gelebileceğini düşünmüyorsun. Sende, “Neler oluyor burada, bu sınıfın sırası çok küçük, araba sesi geliyor, az sussalarda soru çözsem” derken bir ses “Son 15 dakika.” Telaşlanıyorsun. Bu telaş seni ışık görmüş tavşan gibi hareketsiz hale getiriyor. Sonuç hüsran.

Çözüm:
Futbol sadece yetenek oyunu değil, psikolojik bir harp aslında. Tıpkı seçimler gibi, tıpkı pazarlama gibi, tıpkı gazetecilik gibi tıpkı eğitim gibi. Hepsindeki psikolojik alt yapıyı kabul ediyoruz da futboldakini niye kabul etmiyoruz?
İşte cevap ve başarı bu soruda.
Çünkü yeteneğin olduğuna inanıyorum. Olmasaydı o futbolcular milli takımda olamazdı, o çocuklarda YKS için bir sınıfta olamazdı.
NOT: (YKS) Yükseköğretim Kurumları Sınavı
Ahmet Yıldız
Yazar/Psikolojik Danışman
İlk haberdar olmak için sosyal medyada takip edebilirsiniz.
https://twitter.com/ayildizpdr
https://www.instagram.com/ayildizpdr/
https://www.facebook.com/ayildizpdr